top of page
Ara

Sahip Olmak & Olmak

  • Yazarın fotoğrafı: mervererdem
    mervererdem
  • 8 Eki 2018
  • 3 dakikada okunur

Başlık Erich Fromm’un kitabından esinlenme. Henüz bitirdiğim bir kitap. Felsefeyle açılış yapılıp, bir toplum yaratmak için Fromm’un tavsiyeleri ile biten, keşke her devlet büyüğünün, her yöneticinin, otorite sahibi olan herkesin okusa dediğim bir kitap. Peki bu ülkede mümkün mü? Şu an pek değil.


Kitap için söylenecek çok şey, yazılacak bol konu var. Her başlık, “sahip olma” ya da “olma” durumu üzerinde durmuş olsa da farklı kaynaklardan beslenmiş. Özetle, “sahip olma” eğilimindeki kişilerin bir kişi, bir ortam, bir ünvan yani dış kaynaklı bir şey ile var olduklarını düşündüklerini, değerlerinin de bu ölçüde arttığını, “ben o şeye sahip olduğum için benim” bakış açısına sahip olduklarını, “olmak” eğilimindeki kişilerin ise, iç motivasyonla, her hangi dış kaynağa ihtiyaç duymadan da varlıklarını değerli şekilde sürdürdüklerini anlatıyor.


Kitapla ilgili benim yazmak istediğim iki konu var.


Birincisi ben bu kitapta #spinoza ile tanıştım. Bir takım dergilerde adını duymuş olsam da derinlemesine tanımadığım bir filozoftu ve şimdi onunla ilgili yazılar, kitaplar okumak onu biraz daha tanımak için araştırmalar yapmak istiyorum.

Fromm, Spinoza’yı psikolojiyi bilimselleştiren ve bilinçdışı boyutunu ilk kez ortaya koyan, ruhsal sağlığın veya bozukluğun, yaşam biçiminin doğru ya da yanlış kuruluşuna bağlı olduğunu söyleyen ilk modern düşünür olarak gördüğünü söylüyor.


19. ve 20. yüzyılda yaşayan Freud, “sahip olmak” eğilimi ile yaşayan insanların, psişik yöntem hasta ve nevrotik olduğunu söylemiş. 17. yüzyılda yaşayan Spinoza ise, kitabı Etika’da yaptığı açıklama uyarınca, insan doğasına ters olan tüm tutkuların patolojik olgular olduğunu söylemekte, dahası bunları ruhsal hastalıkların bir türü olarak sınıflandırmaktaymış.


“Aç gözlü kişinin kazanç ve paradan, ihtiraslı birinin de şöhretten başka bir şey düşünmemesi, bir delilik göstergesi olarak değerlendirilmez. Çünkü bu özellikler, sıkıcı ve nefret yaratan duygular olarak değerledirilir ve aşağılanırlar. ama gerçekten aç gözlülük, ihtiras ve şehvet gibi nitelikler, hastalık sayılmasa bile deliliğin bir göstergesidir.”
Etika 4, Teorem

Haklı mı? Burada biraz kendi yorumumu katacağım. Bir şeyler istemek, bir şeylere sahip olmayı arzulamak kesinlikle deliliğin bir göstergesi olamaz ancak sahip olmak isteyip de olamadığımız şeylerin bizi var ya da yok edeceğini düşünmek, işte delilik burada başlar. Çünkü bu temeli olmayan, dışarı bağımlı, dış dünya ile var olup, dış dünya ile yok olabilecek bir hayatı gösterir ki burada sağlıklı bir düşünceden bahsedemeyiz. İşte “olmak” da burada devreye girer. Sahip olduğumuz şeyler, şöhretimiz, adımız, sanımız, kendi ayaklarımızın üstüne, yani kendi benliğimizin üzerine inşaa ettiğimiz katlar olabilir sadece. Temel, biz olmalıyız.


Ve kitabın bana göre çok güzel bir yaraya parmak bastığı diğer konu: hasta toplumlar.


“Sahip olma” eğilimli insanı besleyen şeyin toplum olduğunu söyleyerek devam ediyor Fromm. Lütfen sosyal medyaya bakın, ya da o kadar açılmayın, kendi çevrenize bakın. Eğitiminizi, evleneceğiniz kişiyi, çocuğunuzu nasıl yetiştireceğinizi, hatta ne yiyip içtiğinizi, giyiminizi toplum şekillendiyor. Bunu yaparken de insan olarak ihtiyaçlarımızı bir kenara fırlatıp, olması gereken şeyleri, tüm bu süreçlerden geçerken “sahip olmamız gereken” özellikleri bize dikte ediyor. Eğer yapmayan, bu dikte karşısında kendi doğrularını yaşamayı tercih eden insan “ruhsal sağlığı bozuk” olarak nitelendiriyor. Kim tarafından yine “çok bilmiş toplum” tarafından.


Yani bir tarafta, yüzyılların günümüze taşıdığı bir düşünür diğer tarafta da günümüzde kendisiyle haşır neşir olduğumuz toplum var. Kimin ruhsal sağlığının tehlikede olduğuna ilişkin karar tabii ki sizin.


Toplumun hangi eğilimde olduğu (sahip olmak ya da olmak) otoritenin toplumu nasıl beslediği ile alakalıdır. Tüketmeye yönelik miyiz yoksa üretmeye mi? Yapıyor muyuz yoksa yıkıyor muyuz? Biz olma çabasında mıyız yoksa biz görünme mi?


Aslında cevap çok açık. Eğer kendinizden şikayetleriniz varsa, hasta bir toplumun içinde tümüyle sağlıklı olabilmek pek mümkün değil. O nedenle işe hastalığı kabul etmekle başlamakta fayda var.


Başta da söylediğim gibi, kitap “sahip olmak ya da olmak” başlığı ile bir çok yapıcı noktaya değinmiş. Çok sevdim. Aklımda kalan ve üzerine düşünme/yazma ihtiyacı hissettiğim iki konuyu da buraya taşımak istedim.


Sahip oldukça değerleneceğimi düşündüğüm uzun yıllar, hiç istediğin değere ulaşamadım ve bugünümü düşündüğümde, o yıllarımın ne kadar hastalıklı geçtiğini anlamak çok zor değil. Olmak-tekrar ediyorum-az şeye sahip olmak demek değil. Yoksulluk ya da yoksun olmak da değil. Olmak, değerimizin temellerini bizzat olduğumuz hal ile atmak. Dışsal beslenmenden. Olduğumuz gibi. Öylece.


Haydi biraz #Spinoza araştıralım. Bilenler bilmeyenlerle paylaşsın ve olduğu halin keyfini çıkartsın!

 
 
 

Comments


© 2023 by Magic Marketing. Proudly created with Wix.com

  • Black Facebook Icon
  • Black Twitter Icon
  • Black Instagram Icon
bottom of page